SRİ LANKA GEZİ REHBERİ: 10 Günlük Gezi Programı

Selam, Sibel ben! Bu yazıyı kendi ağzımdan yazdım :)
Buyrun aşağıya notlarıma.

Neden Sri Lanka?

Çünkü vizesiz! Aslında ilk nedeni bu. Ben arkadaşımla bir akşam Cunda Balık’ta yemek yerken kendisi “Sibel artık Schengen vizesine başvurmak istemiyorum, vizesiz bir yere mi gitsek” dedi ve konu buradan çıktı. Eğer siz de Schengen vizesine başvurmaktan yorulduysanız ve uğraşmak istemiyorsanız vizesiz ülkeler imdadınıza yetişiyor.
Biz de bu ülkeleri günümüzün teknolojik ve her alanda yardımına koşan ChatGPT’ye sorduk. Bize güzel bir liste çıkardı.
Sri Lanka’nın gözümüze çarpmasının ayrıca sebebi iki Türk kız kardeşin orda hem kafe hem butik bir otel işletmeleriydi. Deniz uzun süredir takip ediyordu kendilerini.
Hem onlarda kalırız hem bir güzel gezeriz diyip bu ülkede karar kıldık.
Biz Deniz ile 2020 tam pandemi yazında Karadeniz’de Laz Alpleri turu yapmıştık. İkimiz de ayrıca doğa ve hiking sever insanlarız. Sri Lanka’da da bolca bundan bulacaktık.

Vize gerekli mi?

Sadece bu sayfa üzerinden, Electronic Travel Authorization (ETA)official website of the Department of Immigration & Emigration (DI&E) of the Democratic Socialist Republic of Sri Lanka, online başvurunuzu yapmanız ve 50 Dolar ödemeniz gerekiyor.
Ama ne olur ne olmaz Türkiye Dış İşleri Bakanlığı’nın web sitesinden de kontrol edin derim. Çünkü mesela Güney Kore’ye giderken bir adımı atlamış ve havaalanında bir form doldurmam gerekmişti ve aslında bu orda yazıyordu. 1 saat beklememin sonucunda onay gelmiş ve uçağa binebilmiştim. Yani her halikarda son dakika sürprizlerinden kaçınmak için bir bakın.
ChatGPT’ye sorarım diyorsanız ona da bu konuda çok güvenmeyin, her zaman doğruyu söylemiyor. :)


Sri Lanka’ya Ulaşım

Biz Air Arabia ile uçtuk. Sanırım seyahat tarihimize aşağı yukarı 2 ayımız vardı ve bu yüzden Türk Hava Yolları bileti, Air Arabia’nın iki katıydı. O uçuşa vereceğimiz parayla tatili çıkarmış olduk bir yerde.
Ama mesela Mart ayında uçan bir arkadaşım THY ile gitmiş ve Air Arabia ile aynı fiyattaymış. Eğer fiyat farkı çok değilse THY ile direk uçuş en konforlusu.
Ama biz ilk defa uçtuğumuz bu havayolundan gayet memnunduk. Giderken ve dönerken Sharjah havaalanından aktarmalı gittik. Bunun için Birleşik Arap Emirliği vizesi de gerekmiyor.

Biletleme yapılırken de her uçuş için (toplamda 4) size yemek seçtirtiyor, atlayamıyorsunuz. Gece uçuşunda zaten yemeyiz diyip sandviç/kruvasan seçeneklerimiz dışında dönüşte akşam yemeği saatine denk gelince ben makarna yemeği söylemiştim ve gelen her şey de son derece iyiydi.
Koltuklara gelirsek ilk uçuşumuz o kadar geniş ve rahattı ki! Vay dedik Pegasus’tan çok daha iyi. Ama neden olduğunu sonra anladık, numaramız 8 idi.
Sonraki uçuşta 20 küsürlerde uçmuştuk ve ön koltuk ağızımızdaydı nerdeyse.
O yüzden önerim mutlaka en ön koltuklardan yer varsa koltuğunuzu seçmeniz, 1’den 10’a ya da exit’e kadar olan kısımdan.

Bir de ilk defa denk geldiğim, uçak kalkmadan dua edilme anı oluyor. Baya anons yapılan yerden dua okunuyor. O an diyorsunuz ki tamam, artık bize bir şey olmaz. Yani Allah’a emanet gidiyorsunuz - literally! Haha (esprim bence güzel).

Sri Lanka’da İletişim

Colombo havaalanına vardınız, online başvurduğunuz ETA sayesinde pasaport kontrolünden de 5 saniyede geçtikten sonra (hakikaten bomboştu) bavulunuzu aldınız ve çıktınız.
Tam karşınızda çeşitli telefon hatlarının satıldığı kioskları göreceksiniz.
Biz hepsine göz attık.
3-5-7 ve 30 gün diye giden paketlerden 20GB internet paketine sahip 30 günlük hattı almaya karar verdik. Ücreti ise 1399 Sri Lanka Rupisi idi yani Türk Lirasına çevirirsek 190 Lira. :) :) :)
O yüzden hiç düşünmeden alın gitsin. Tüm seyahat boyunca rahat edersiniz.
Turkcell ve Vodafone’un günlük yurt dışı ücretinin 400-500 lirayı bulması, ayrıca AirAlo gibi E-sim uygulamalarına hükümetten engel gelmesi üzerine daha iyi bir seçenek varsa söyleyin, biz de bilelim.

Sri Lanka’da Ulaşım

Sri Lanka’da şehirler arası ulaşımı ve yolculuğu sadece araba ile yapabilirsiniz. Çünkü bu yollar genel 2 ila 3 saat mesafelerde. Araç kiralayayım derseniz lütfen demeyin çünkü hem direksiyon sağda, hem de trafik çok düzenli bir kaos içinde akıyor.
Her an kaza olabilirmiş gibi yolda gidiyorsunuz ama hiçbir şey de olmuyor (şükür).
O yüzden Mart ayında giden arkadaşıma sorup ondan bu ulaşımı sağlayan şirketin numarasını istemiştim.
Whatsapp üzerinden iletişime geçip, gün gün nereye gitmek istediğinizi yazıyorsunuz. Kaç kişi olduğunuz da önemli, ona göre araç ayarlıyorlar. Sonrasında ister en başından sonuna kadar sizinle olsun, ister seçtiğiniz günler.
Çoğu insan en başından en sonuna kadar kiralıyormuş aracı. Bence mantıklı. Biz havaalanı transferini Booking üzerinden yapmıştık mesela, bana özel bir indirim çıkmıştı ve onu kullandım otele gitmek için.
Daha sonra Colombo’dan Kandy’e gidiş, Sigiriya turu, Kandy’den Nuwara Eliya’ya gidiş, Nanu Oya’dan Ella’ya bavulların gitmesi (bunu açıklayacam ilerde) ve son gün Ahangama’dan havaalanına dönüş olarak ayarlamıştık.
Arada Ella’dan Ahangama’ya giderken Udawalawe Safari üstünden bir tam günümüzü ayarladık, o da boşluğumuza geldi. Belki bilseydik yine bu firmayla onu da ayarlardık.
Ama sonuç olarak çok iyi ve profesyonel çıktılar, çok memnun kaldık! Numarasını isteyenler İletişim formundan bize ulaşsın, paylaşayım.

Şehirler arası ve büyük turları özel araçla hallettikten sonra şehir içi kısa yerlere en güzel ulaşım Tuk Tuk ile oluyor. Arkaya maksimum 3 kişi sığabilirsiniz, 2 kişi iseniz ideal.
Bunu ayarlamak için de direk telefonunuza Pick Me aplikasyonunu yükleyin. Bu app hem daha uygun fiyat veriyor hem de daha güvenilir.
Biz her yerde hep çağırdık ve kullandık. Bir tek yolda egzoza çok mağruz kalıyorsunuz ama ona da yapacak bir şey yok.
Tuk Tuk’lar ülkenin sembolü gibi bir şey, bir numaralı ulaşım yolu. Siz de çok seveceksiniz.

Sri Lanka’da Yeme İçme

Arkadaşlar bu ülkede her şey acı ve baharatlı. Bunu yazmak için bu kısmı açtım. Her şeyin içinde baharat var ve soğan var. Ha severiz tabi o ayrı ama burda çok acı be. Hava zaten sıcak ve çok nemli. Durduğunuz yerde bazen nefes almak bile zorken özellikle hiking yapacağınız zaman basit şeyler yiyin, macera aramayın.
Benim arkadaşım sonlara doğru bir gün yattı mesela midesini bozduğu için. Benim başıma çok şükür bir şey gelmedi, çünkü yanımda probiyotik de götürdüm her gün onu aldım. Tavsiye ederim. Ayrıca sokaktan bir şey yemeyin, açık su içmeyin. Güvenli yerlerde yiyip için. Bir de uzun araba yolculuklarında paketli ürünler sizi bir müddet götürecek. Hatta Ella’da büyükçene bir markete girmiştik kendimize sandviç yapar mıyız diye, ne ekmek vardı ne bir şey. İyi kahvaltı yapıp yola öyle çıkın.

Yanınızda Götürmeniz Gerekenler

  • Oradaki prizler İngiliz tipi, yani bizimkilerle uyumlu değil. O yüzden yanınızda mutlaka dönüştürücü götürmeyi unutmayın.

  • Vücudunuzu sineklerden korumak için sinek kovucu krem veya fısfıs götürün.

  • İlaç ve vitamin. Biz bu seyahatten sonra özellikle Asya seyahatlerimizde mide bulantısı vb. ilaçlarını da götürmeye karar verdik. Zaten ağrı kesici gibi sizi kurtarıcı ilaçlar götürüyorsunuzdur ama midenizi korumak için de yanınıza bir şeyler alsanız iyi olur.

  • Probiyotik. Yukarıda da söylemiştim.

  • Tapınakta Kullanmak İçin Çorap ve Eşarp. Çorabı oraya giden arkadaşım söylemişti ve ne kadar haklı olduğunu gördük. Tapınaklarda ayakkabınızı çıkarıp giriyorsunuz. Yere çıplak ayak basmak istemiyorsanız (bence istemeyin) yanınızda hep bir çorap olsun. Bir normal çorabımızın üstüne giyorduk o çorapları. Üç tapınak sonra da çöpe attık. Geri getirmeyin, direk imha edin. Bir de tapınaklarda mutlaka omuzlar ve bacaklar kapalı olmak zorunda. Üzerinize tshirt giyin daha rahat olması için, altınıza şort giyerseniz yanınızda “sarong” tarzı bir eşarp götürün. Ben Bali’den aldığımı evde bıraktım son dakika hem yer kaplamasın hem ağırlık yapmasın diye. Keşke alsaymışım dedim ama her girişte size de veriyorlar, o yüzden çok dert değil. Belinize bağlayıp geziyorsunuz.

  • Dolar. Havaalanına inişte paramızın bir kısmını değiştirdik. Araba kiralama veya safari için dolar üzerinden anlaşmıştık o yüzden bir kısmını tuttuk. En son günlerde çok az kısmını Galle’de bir bankada değiştirdik ama kur aynıydı bir farkı yoktu. Ayrıca arkadaşlarımızın başına büyük bir hırsızlık olayı geldiği için biz her zaman hem pasaportlarımızı hem tüm paramızı hep yanımızda taşıdık.

Gezdiğimiz Güzergah Doğrultusunda Notlar

Bu kısmı gün gün yazmak yerine bizim gezdiğimiz güzergah doğrultusunda yazmak istedim. Siz başka şehirleri de ekleyebilirsiniz. Mesela biz toplamda 10 gün kalmıştık ve bizce her şeye yetmişti. Ama siz uydurabiliyorsanız 14 gün yapabilirsiniz.
Bir de ülkenin sezonunu bilmek de önemli.
Mesela güney tarafı Ahangama-Weligama tarafları için en iyi sezon Aralık-Mart deniyor. Tam sezonu çünkü, dalgalar da sörf yapmaya elverişli.
Veya daha doğu Arugam Bay tarafı için ise Mayıs-Eylül ayı araları tavsiye ediliyor.

Biz ise Ağustos’un ortası gittik çünkü her ikimize de uyan tarih buydu ve arkadaşım öğretmen, pek seçeneğimiz yoktu. Ayrıca mis gibi de tatil yaptık, sadece güneyde çok kısa süren sağanak yağmuru gördük (ki o da çok normal) ama onun dışında sörf de yapılabiliyordu. Hatta sörf dersi veren yeren yerlerini yeni yeni kuruyordu.
Bizim ona zamanımız yetmedi, arkadaşım bir gün hasta yattı hatta. Ama ben kesinlikle tekrar gelip Meriç bacımla sörf yapmak istiyorum, o net.

Colombo

Öğleden sonra havaalanına inip, akşamüstü 5 gibi Sofia Colombo City Hotel’imize yerleştikten sonra duşumuzu alıp giyinip akşam yemeğine çıktık. İşte oraya giderken ilk Tuk Tuk yolculuğumuzu Pick Me üstünden çağırarak başlatmıştık.

Akşam yemeği için GINI Colombo isimli fini dining bi restorana gittik - çok iyiydi. Buraya kesin gidin. Adını Sri Lanka dilinde “ateş” anlamına gelen Gindara kelimesinden alan, aile işletmesi bir restoran. Şehrin merkezinde, sakin bir mahallede günlük taze deniz ürünleri yerel balıkçılardan temin ederek tabakları oluşturuyorlar. Bir rezervasyon yapmamıştık ama iç kısıma sıkıntısız alındık. Siz mutlaka yapın çünkü ortam da çok tatlı.

Yemek sonrası istikametimiz tuk tuk’larla Dutch Hospital oldu. Burası Sri Lanka’nın en eski binalarından biri. Koloniyal dönemde hastane olarak kullanılan yapı, günümüzde restore edilerek restoranlar, kafeler, butikler ve barların bulunduğu şık bir sosyal mekana dönüştürülmüş.

Spa Ceylon ise Ayurveda’dan ilham alan doğal bakım ürünleriyle ünlenmiş ülkenin en büyük global markalarından biri ve burada da bulabilirsiniz. Hatta ben burdan sabun ve krem almıştım.
Hediye işini dönüşte havaalanından hallederim derseniz size üzücü haber, orada hiçbir şey yok! Bu marka var ama çok çok daha pahalı. Duty free’de ise sadece Avrupa çikolataları ve bildiğimiz içkiler var ama onlar da normal fiyatlardan çok çok daha yüksek. O yüzden seyahat sırasından bir şey mi beğendiniz, direk alın.

Ertesi sabah ise kahvaltımızı yaptık, check out yapıp şehrin en meşhur tapınağına gittik; Gangaramaya Tapınağı. Burayı bence mutlaka ziyaret edin çünkü burası hem Budist ibadetleri hem de Sri Lanka kültürünü gözler önüne seren eşsiz bir tapınak.
İçeride dualar ediliyor ayinler yapılıyor. Turuncu giyinmiş şamanlar da var. Kendilerine istediğiniz soruyu sorabiliyorsunuz - ben Buda’ya bahşedilen yemeklerin anlamını sormuştum merak edip. Şaman bunu açıkladıktan sonra başka sorum olup olmadığını sormuştu. White Lotus’un son sezonunda hani öyleli bir bölüm var ya, onun içinde hissettim kendimi. A-ha dedim gerçekmiş. Sonra baktık herkes bileğine bir bileklik bağlatıyor, biz de yaptık. Şaman dualar ede ede bağladı, kutsandık. Hala bileğimde duruyor.
Buradan sonra da atladık arabamıza ve Kandy’ye doğru yola çıktık.

Kandy

Colombo’dan Kandy’e yolculuğumuz üç saat sürdü ve şehir merkezine gidip otelimize yerleşmeden yol üstünde Sri Lanka’nın en büyük bir botanik bahçesini ziyaret ettik; Royal Botanic Gardens Peradeniya.
Kapıdan biletinizi alıp girebiliyorsunuz. Girişte sinek kovucularınızı sıkın ve yeşilliğin tadını çıkarın. Bazı yeşilliklerde yerlerde yuvarlanmak isteyeceksiniz o kadar yeşil ve büyük bir alan. Maymun zaten göreceksiniz ama bizi en şok eden şey yüzlerce yarasayı görmek olmuştu. Birkaç ağaç üstünde hepsi uyuyordu tabi ama altından geçip gitmek korku filminin içinde olmak gibiydi.
Karnınız acıkırsa da yemek yiyebileceğiniz kafe-restoran tadında bir yer var. Menüde bira göremiyorsunuz ama söylerseniz size bardak içinde getiriyorlar. Heh Heh.

Bol yeşilliklere doyduktan sonra otelimize vardık; The Hills By First Team. Burasını booking üzerinden seçerken odamızın manzarasının komple yeşillik görecek olması hoşumuza gitmişti, üstelik çok da ucuzdu. Ama oraya vardığımızda aslında ne kadar tepede ve araç ile zor çıkılan bir yerde olduğunu gördük. Ama sıkıntı yoktu, hem araba hem tuk tuk gayet çıkabildi. Otelin kahvaltısı pek doyurucu değildi, başka opsiyon olarak Sri Lanka yemeği seçeneği de vardı ama ona pek yanaşmadık. Onun dışında fön makinası istedik, verdiler. İletişim olarak her sorumuzu ve isteğimize de hızlı bir şekilde döndüler.

Otele vardıktan sonra aynı gün Sri Dalada Maligawa’ya (Temple of the Sacred Tooth Relic) gitmek istiyorduk; burası Sri Lanka’nın en kutsal Budist tapınaklarından biri ve Buda’nın diş relikini barındırdığı için hem dini hem de kültürel açıdan büyük önem taşıyor. Ancak dolunay olması sebebi ile özel törenler yapılıyordu ve sadece halkın girişine izin verildiği bir akşama denk gelmiştik. Otelimize çağırdığımız tuk tuk şoförü bizi önüne kadar getirmiş, ben kapıya kadar gitmiş ve kapıdaki görevli içeri girebilirsiniz demişti. O zaman Deniz’e “gel giriliyormuş” dedim. Ama meğer sadece en dış kapıdan girişe izin veriyorlarmış. Orda da bir sürü fil vardı tören için özel kıyafet giydirilen. Onları öyle görünce cidden içimiz parçalanmıştı.
Hazır burayı anlatıyorken devam ediyim; ertesi gün Sigiriya turuna gideceğimiz için ondan sonraki sabaha bu tapınağı bırakmıştık. İyi ki de öyle yapmışız çünkü çok büyük bir tapınakmış! Yine girişte ödeme yapıp, orda verilen sarongu belinize bağlayarak ve tapınak çorabınızı giyerek giriş yapabiliyorsunuz.
O kutsal diş orada olduğundan çılgın bir kalabalık vardı, herkes dualar ediyordu. Gezmesi cidden çok ilginç bir yer ve ayrıca epey de zaman alıyor. Çıkışta da çok güzel bir hediyelik dükkanı var mutlaka uğrayın!


Ordan çıktığımızda baktık hala akşam yemeğine zamanımız var o zaman masaj olmaya gidelim dedik. Tam bir yer ayarladık, tuk tuk çağıralım derken yine aynı şoför denk geldi. İstediğimiz yeri gösterdik ama tören sebebiyle birçok yol da kapanmıştı. Kendisinin önerdiği bir yer vardı ki bu yerin reklamı bizim otelin girişinde de yapılıyordu. Hah dedik tamam bizi oraya götür.
Arkadaşlar, gece karanlığında git git git… ıssız yollara girdik çıktık daha da gittik.. Ulan acaba kaçırılıyor muyuz tedirginliği gelir gibi olurken sonunda Nirwaan Re-Treat Ayurvedic Spa’ya ulaştık.
Çok şükür vardıktan sonra bir güzel ayak masajımızı olduk. Çok beğendik, tavsiye ederiz. Çıkışta da çok güzel bir çay verdiler.

Ordan çıkınca da akşam yemeği için Hideout Lounge adlı restorana gittik. Hatta ertesi akşam da burda yedik çünkü hem otelimize çok yakındı, hem de Sigiriya Turu’ndan akşam 9’da dönmüştük ve çook açtık.

Ertesi sabah ise Bahirawakanda Tapınağına giderek günümüze başladık. Burası Kandy’nin tepelerinden birinde yer alan ve şehre hakim devasa beyaz Buda heykeliyle tanınan önemli bir Budist tapınağı. Girişte cüzi bir miktar para vererek giriyorsunuz. Yanınızda yoksa ordan da bir sarong alıp devam ediyorsunuz ve bilin bakalım yine ne gerekiyor? Çorap.

Sigiriya Turu

Kandy’de Bahirawakanda sonrası istikametimiz Sigiriya idi! Yaklaşık 2,5 saat süren araba yolculuğu üstüne ilk olarak Golden Temple of Dambula’ya gittik. Bir sürü maymun ve altından yapılmış kocaman bir Buda heykeli var. Maymunlar için önceden uyarımı yapmadım ama yapayım; çok yaklaşmayın, çalabilecekleri eşyaları gözlerine sokmayın.
Saat öğlen 1’e doğru vardığımız için sıcağı da nemi de iyiden iyiye hissettiğimiz dakikalardı. Bunun üstüne yol üstünde bir şeyler yememiz gerekiyordu ki sonra Pidurangala Rock’a rahat tırmanabilelim.

Yol üstünde durup yemek yediğimiz yer Rithu restorandı. Gayet basit ve midemizi yormayacak şeyler yedikten sonra önce Sigiriya Rock tarafına gittik ve çevresini gezdik. Birçok insan buraya çıkıyor. Giriş de 30 Dolar. Ancak biz bu taşı tam karşıdan gören yere çıkmak istemiştik. Hele gün batımında çok güzel manzara olduğu söyleniyordu. O yüzden çok zaman kaybetmeden öğlen 3buçuk gibi tırmanmaya başladık ve yaklaşık yarım saat sonra tepeye ulaştık. Burasının çıkışı çok zor değil ama bazı kayalıkların üstünden altından eğilerek/küçülerek vs geçiyorsunuz. Biz bu arada çıkarken 2 çocuklu bir aileye yardım ettik. Çünkü bazı kayalıklara çıkmak biraz akrobatik hareketler gerektiriyordu. Hava da çok sıcak ve nemli olduğundan yavaşça ve keyifle çıkın derim. Yanınızda mutlaka su ve ayağınızda yürüyüş ayakkabısı olsun. Terlikle çıkan turistler de vardı ama bence güvenli değil.

Saat 4 gibi tepeye vardık ve inanın harika bir manzara var! O an kalabalık değildi, herkes fotoğraf çekiliyor, takılıyor ve dinleniyordu.
Baktık hava bulutlu, o meşhur gün batımını göremeyecez ve dönüş yolumuz uzun, saat 5 gibi tamam inelim dedik.
Arkadaşlar!!!! iyi ki erken çıkmışız çünkü sonrasından bir kuyruk vardı inanamazsınız. Biz şok! Herkes meğer gün batımını görmeye gelmiş ama bu nasıl kalabalık-nasıl kuyruk. İyi ki tırmanışımızı sonraya bırakmamışız dedik. Siz de bırakmayın.

Zaten isterseniz önce Sigiriya’ya çıkın sonra buraya gelin diyeceğim ama epek fiziksel efor demek. Bir sonraki seyahatimize diğer opsiyonu bıraktık, çünkü neden olmasın.
Buradan da dönüş yaklaşık 3-4 saat arabayla sürdü. Vardığımızda önce yemek yemeğe (Hideout Lounge), ardından otele gittik. Akşam 10’da mutfak kapandığı için az zamanımız vardı.
Yorgunluk biralarını da böyle günler üstüne içmek ayrı bir zevk oluyor.

Ambuluwuwa Tower

Sigiriya’nın ertesi günü otelimizden check out yaptık, Sri Dalada Maligawa’ya gittik (genel özeti yukarıda anlattım) ve o gün Nuwara Eliya’ya varmadan Ambuluwuwa kulesine gitmeye karar verdik. Buna cidden orda karar verdik çünkü çok güzel gözüküyordu.

Bu kule, bir seyir kulesi. Yaklaşık 2 saatlik araba yolculuğu üstüne buraya vardık ama önce bir dağa uzun bir süre çıktık. Sonra girişe geldik, biletlerimizi aldık ve bizi tepeye çıkaracak tuk tuk’a binip bi’ 15 dakika daha bir de öyle çıktık. Tuk tuk’a kesin binin o yol yürünebilecek bir yol değil.
Tüm çıkışlar bittikten sonra sıra kuleye çıkmaya geldi. İlk kulenin içindeki merdivenlerden yukarı çıkıyorsunuz, sonra dış alan başlıyor. Ama zaten ordan manzara o kadar güzel ki! Aşağıdaki her şey minnacık gözüküyor. Ve macera da bundan sonra başlıyor. Yani stratosfere gelmeniz an meselesi desem abartmam. Yükseklik korkusu olan hiç buraya bulaşmasın. Kilolu insanlar da hiç denemesin çünkü merdivenler çok dar, yan trabzanlar çok alcak. Yukarı çıktıkta her şey daralıyor ve sadece tek yön var. Yani yukarıdan inen de karşınıza çıkıyor, aşağıdan gelen de sizi bekliyor. Baş dönmesi yaşamanız ihtimal. Ama bir yandan da lanet olsun eğlenceli. Adrenalin ve macera arıyorsanız bir bakın derim. En tepeye çıkamadık biz hem kalabalıktan hem darlıktan. Çıkan olursa haber versin.

Nuwara Eliya

Buraya gelişimizin nedeni tren yolculuğunu ikiye bölmekti. Normalde çoğunluk Kandy’den Ella’ya tren yolculuğu yapıyor ve bu yaklaşık yedi saat sürüyor. Tren yolculuğunu çok seviyorsanız öyle yapabilirsiniz - ama biz iyi ki öyle yapmamışız demiştik. Çünkü neredeyse 4 saat süren yolculuğumuz bize yetmiş, üstüne minik maceralar da yaşamıştık. Onu aşağıda ayrıca anlattım.

Nuwara Eliya’da The Montfort, Nuwaraeliya adlı otelde kaldık. Odamızın manzarası çay tarlalarına bakıyordu. Deniz seviyesinden ikibin metre yüksekte olduğunuzdan burasının havası daha serin - yanınızda polar ve pantolon tarzı şeyler götürseniz iyi olur. Ayrıca yağmurluk ve şemsiye de öneririz. Biz hepsini kullandık.
Kahvaltı da odanıza geliyor, nispeten iyiydi güzeldi.

Göl etrafında yürüdük, Frostbite adlı restoranda yerel yemekler yedik, ertesi gün de Pedro çay fabrikasını gezdik.
Buraya genel olarak gitmezseniz çok bir şey kaybetmezsiniz. Dediğim gibi yolu bölmek için bizim seçeneğimiz oldu.

Nuwara Eliya - Ella > Tren Yolculuğu

Normalde bir ay öncesinden web sitesi üzerinden bu tren biletlerini alabiliyorsunuz. Hatta biz birkaç ay önce bakıp tam bir ay sonrasındaki biletleri görebiliyorduk. Ama tam bizim tarih gelince noldu!? Biletler gözükmedi.
Aradan bir-iki-üç-beş-on gün geçti… biletler yok, satışta değildi.

N’apıcaz ne edicez derken rehberler tarafından üçüncü sınıf bilet almamız önerildi ama bunu pek istemiyorduk çünkü ne ayakta gitmek ne de insanlarla tıkış pıkış olmak istiyorduk - izlediğimiz videolar da hiç içimizi açmıyordu.

Seyahatimize tam bir hafta kala booking üzerinden gelen reklam maili üzerine tesadüfen yine siteye girdim ve bu sefer biletler vardı! Koltuklar satın alınabiliyordu. Birinci sınıf biletler vardı sadece, biz ikinci sınıfta gitmek istesek de o opsiyon yoktu ve ‘tamam alalım kaçırmayalım’ diyip direk satın aldık.
Birinci sınıfta klima varmış yazıyordu o yüzler camlar açılmıyordu. İkinci sınıfta camlar açılabiliyordu ve tatlı fotoğraflar çekilebiliyorsunuz o yüzden onu istemiştik ama olsun dedik.
Biletleri bu resmi sitelerinen aldık: Sri Lanka Railway

Gelelim yolculuk gününe; trenimiz saat 13:09’daydı.

12:45 gibi istasyona geldik. Bavullarımızı araçta bıraktık ve şoförümüz Suresh ile Ella’da görüşürüz dedik. Bu tür bi’ yolculuğu daha önce yapmamıştık. Kulağa garip gelse de o bavullarla o trene binmek bizce zor ve böyle bir opsiyon varken gerekli de değil - ayrıca güvenli. Tüm kıymetli eşyalarınız yanınızdaysa endişelenecek bir şey yok.

Gelelim yolculuğa; trenimiz tabii ki rötar yaptı. Yaklaşık 1 saat bekledikten sonra Ella’ya varacak tren geldi, biz de içeri geçip koltuklarımızı bulduk ve oturduk. Ama nedense trendeki insanlarda bir telaş, koltuk arama, yanlış trene binme gibi bir takım bir hararet/karmaşa var. Biz sakin sakin oturduk, bizlik bir şey yok dedik, tren de kalktı.

Peki yolda ne mi oldu? Bizi trene alan güvenlik görevlisi dedi ki siz yanlış trendesiniz.

Ve bizim önümüzde de 8 kişilik bir aile vardı, onlar da yanlış binmişti. Nasıl olur vs derken ben dedim ki “Bana bak görevli bey, ben sana sordum ve sen bizi aldın. En baştan almasaydın o zaman” dedim. O da şöyle bir durdu, iki kişi misiniz dedi, evet dedik. Tamam dedi sakin olur kızlar siz durun bir yere kıpırdamayın inmeyin dedi.

Bir sonraki durağa geldiğimizde ne oldu peki? O büyük aile aşağı indi.
Hatta anne olan kadın bize dışardan bakıp size niye inmiyorsunuz!? dedi. Sonra bizim görevli abi dedi ki, onlar doğru trenmiş sıkıntı yok dedi.

Ve işin ilginç yanı, tren boştu! Baya baya boştu. Acaba ilerde mi dolacak dedik ama giderken bunun mantıksız da olduğunu biliyorduk çünkü arada durduğu onca durak sadece halkın bindiği küçük istasyonlardı. En büyüğü en son varacağımız Ella idi.
Yani sanırız sadece iki kişi ve kız olmamız sebebiyle bize acındı ve izin verildi. Heralde bir takım güvenlik sebebiyle de birçok insanı indirdiler çünkü ellerinde bir liste vardı ve ordan da isim-pasaport kontrolü yapıyorlardı. Onlar da bu arada bir sonraki trene binecekti. Yani aslında çok da sıkıntı yoktu ama kim bilir o ne zaman gelecekti. Yani bu tren olaylarında çok rötar yaşanıyor bilginiz olsun.

Biz mutlu mesut yolumuzda giderken artık bi! foto-video bir şeyler çekelim dedik. Tabii 1. sınıf olmasından mütevellit camlar açılmıyordu - bu arada 1. sınıf olması sizde bir wow etkisi yapmasın, dümdüz eski bir tren. Sadece biraz kliması var. Priz de var şarj etmek açısından avantajlı. Ama onun dışında düz.
Trenin kapılarına gidelim güzel bir şeyler çekelim dedik ama çoğu kapalıydı. Daha üst bir mertebe görevli beyin elinde anahtarı vardı ama açmıyordu. Bir kapıdan birkaç insan bakıp bakıp görsel alıyorduk.
Peki sonra noldu? O bizi ilk içeri alan bey (benim diklendiğim) dedi ki ben sizin fotoğraflarınızı çekebilirim, arkadaki kapıyı açabilirim… Size de uyarsa toplam 1000 rupiye anlaşabiliriz dedi.
Vay arkadaş!?
Nasıl rüşvetsel olaylara denk geldik bakar mısınız.
Bu arada TL bazında hiçbir şey etmediği için o para, biz de tamam dedik.
Bir başka arkadaşımla da konuşurken Sri Lanka, Hindistan gibi yerlerde rüşvetle çok işin döndüğünü söyledi
(NERDE DÖNMÜYOR Kİ!? - neyse şimdi oralara girmeyeyim).

Yani bi sıkıntı olursa çözümü artık biliyorsunuz.

Tamam işte foto moto derken yine acayip acıkıp sonunda Ella’ya vardık.
Ve cidden sadece bu hatta trene bindiğimize çok mutlu olduk çünkü bunun uzunu bence bayar.
Evet manzara çok güzel, çok keyifli. Ama 7 saat de ne bileyim… konforsuz.


Ella

Trenden indik, şoförümüzle buluştuk, bavullarımızı aldık ve otelimize geçtik; Ella Inn Hotel .
Bu otel nerdeyse istasyonun dibi, aşırı yakın. Geniş bir avlusu, konforlu odaları ve güzel de bir kahvaltısı vardı. Tavsiye ederiz.
Check in yaptıktan sonra direk yemeğe geçtik.
Ella’nın ana caddesi üzerinden onlarca yer var, istediğinize girin.
Biz Ella Chill Cafe’ye oturduk. Saat erken olduğu için direk yer bulduk ama çıkarken uzun bir kuyruk vardı girmek için.

Ertesi gün de sabah kahvaltımızı en erken şekilde yapıp hemen otelimizden ayarladığımız tuk tuk’a inip Little Adam’s Peak’in yolunu tuttuk. Burası aşırı güzel manzaralı bir hiking yeri. Hemen karşısında bir başka yürüyüş rotasına sahip Ella Rock var.
Burdan sonra da Nine Arches Bridge Viewpoint’e gittik. Çay tarlaları arasındaki bu eski taş köprü, şehrin en bilinen noktalarından biri.

Burayı da gezdikten sonra artık Ella’ya veda edip güneye doğru yönelmenin zamanı gelmişti ve hedefimiz safariydi.

Udawalawe Safari

Gelelim bol filli safari günümüze!
Herkes Yala National Park’a safariye gidiyor ve onu konuşuyor ama biz daha butik ve sakin bir yer arıyorduk ve burada karar kıldık; Udawalawe Safari web sitesi üstünden iletişime geçtiğim için burdan yeni bir araba ve şoförle ilk önce safariye gidip ordan da Ahangama’ya geçecektik.

Araç bizi Ella’daki otelimizden aldı ve iki saatlik yolculuk ardından konuştuğum rehberle buluştuk, safari aracımıza bindik ve milli parka girdik. Safari aracında da sadece ikimiz vardık, bir yerde VIP gibi bir tur oldu. Ücret bakımından bir tık yüksek gelmişti ama oraya gidince bunu anlamıştık. Yoksa araç kiraladığımız şirket “niye bizden ayarlamadınız” diye sormuştu ama bilmiyorduk ve çok geçti.
Siz de her iki yerle konuşup fiyat alıp öyle karar verin bence.

Ama safari muhteşemdi! Saat 14:00’ten kapanış saati 18:00’e kadar türlü türlü hayvanlar görüp dolaştık. Oradaki rehberimiz gözleriyle nasıl görüyorsa..

Kuş türlerinin olduğu kitabı vardı, hangi kuşu görsek onu hakkında bilgi verip kitabı bizle paylaşıyordu. Ayrıca dürbünü de vardı ki bu epey gerekli bir şey orda.

Onlarca fil gördük, hem tek gezen erkek filler, hem grupça gezen dişi filler. Yolda giderken bir anda önünüze fil çıkabiliyor.

Timsah, tavşan, ceylan, yılan,..

En sonda tam dönerken leopar da gördük! Tam önümüzden geçti ve rehber bizden daha şok bir şekilde onların çok nadir göründüğünü söyledi. Biz şanslıydık yani.
Yalnız safari aracı çok sallıyor, öyle böyle değil. Dört saat boyunca resmen çalkalandık. Saatim beni tebrik etti bu kadar hareket ettiğim için. O yüzden öncesinde ağır yemek yemeseniz iyi olur.

Mutlu mesut safariden ayrıldıktan sonra artık güneye deniz kenarına inmeye hazırdık ve hemen yol üzerinden bir şeyler yiyip öyle çıktık yola.

Ahangama

Ve güneye varış!
Tüm o hiking’ler, şehir keşmekeşi, tapınak kalabalığı derken huzura, sakinliğe ve hint okyanusuna varışımızın mutluluğu!

Biz Meriç ile de program yaparken seyahatimizin başına hep tüm aktiviteleri koyarız, en sona da artık rahatlayabileceğimiz türden programlar yaparız. Ya deniz kenarında biter, ya lagoon’da ya spa’da :)

Ve Ahangama’da tabi ki Sisters Sri Lanka’da kaldık. İki Türk kızkardeş önce kafe açmışlar, sonra butik otel. Biz bu kız kardeşlerimize destek çıkmayalım da n’apalım öyle değil mi.

Kendilerine Instagram’dan ulaşıp öyle rezervasyon yaptım.
Check-in yapmadan önce size yemekten masaja, kafeden restorana kadar orada kaldığınız süre boyunca size yardımcı olacak tüm yararlı bilgilerin bulunduğu “Welcome Home” adı altında bir bilgi dosyası paylaşıyorlar.
Otele vardığınızda kendiniz check in yapıyorsunuz. Otelin bahçesinde üç tane de dünya güzeli köpek var.
Otelde konaklayanlar için kafelerinde geçerli olan %10 indirim de var.

Sisters Kabalana adını verdikleri kafelerinde Türk kahvaltısı, bowl, mezeler gibi çeşitli çeşitli hem sağlıklı hem de çook lezzetli seçenekler var.
Sri Lanka’da onca acı ve baharatlı yemek sonrası Kabalana’daki ilk sabahımızda koşa koşa gidip kahvaltı atmaya can atıyorduk ve burası tüm beklentilerimizi de karşılamıştı.
Bu arada otelden çıkıp kafeye yürüyerek gidebiliyorsunuz, çok yakın. Zaten kafenin az ilerisi de okyanus, Kabalana Beach.

Kocaman bir sahil düşünün, büyük dalgalar vuruyor… sörf yapanlar var.
Hele gün batımı nefis!
Biz kısaca burada konaklamaktan büyük keyif aldık.

Kabalana merkeze de tuk tuk ile gidebilirsiniz. Otelin önünden de ara sıra geçenler oluyor. Ama isterseniz aşağı caddeye yürüyüp ordan da binebilirsiniz. Artık mesafe ve tutar konusunda bilgili olduğunuzdan pazarlık yapın. Bazıları çok yüksek fiyat isteyebiliyor.
Bizim şansımız orda Suresh’e denk gelmemiz! Kahvaltı yaptıktan sonra otelimize doğru yürüyorduk ve tuk tuk süren, transferdeki şoförümüz Suresh’i gördük. Tabii ki tatilimiz bitene kadar da hep kendisi bize yardımcı oldu. Bu büyük bir şanstı ve çok mutlu olmuştuk.


Trax Ahangama: Kabalana’da konaklama ve her türlü sorumuz için kız kardeşlerden Burçin ile konuşuyorduk. Ona ilk akşam vardığımızda “bi çıkıp yürüyüş yapabilir miyiz, deniz kenarına gidebilir miyiz” diye sorduğumuzda karanlık çöktükten sonra pek önermediğini söylemişti.
Hatta şoförümüz Suresh ile konuşurken de, o da bize aynı uyarıyı dile getirmişti.
Ve ondan sonra da Trax Ahangama’nın varlığını öğrenmiş olduk - burası canlı müziğin olduğu, tamamen yeşilliklerin içinde, girişte bol güvenlik görevlisi olan çok hoş bir bar/restoran. Genelde rezervasyon ile giriliyormuş ama saat 20:00’den önceden giderseniz yer bulabilirsiniz. Güzel olanı bizim evimize de çok yakındı.
İyi yemek, iyi kokteyller ve müzik arıyorsanız, sadece Cuma ve Cumartesi açık olan bu yere günleriniz de denk geliyorsa bence mutlaka gidin.

Kurulu Bay: Keşke buraya şu an ışınlansam. Pek sevgili kız arkadaşlarım, lütfen buraya gidin, çünkü bayılacaksınız.
Burası Koggala Gölü’nün kıyısında konumlanmış lüks bir butik otel / ekolojik tatil köyü olarak geçiyor. Yemyeşil doğanın içinde nasıl güzel bir ortam var anlatamam.
Burada hem masaj olun, hem akşam yemeği yiyin - biz öyle yaptık ve çok da mutluyduk. Sitelerinde yazan numaran rezervasyon yaptırdık. Peter isimli bir bey ile konuşuyordum. Girişte bizi ağırladı, yemekte de arada bizimle muhabbet edip her şeyin iyi olduğundan emin olmak istedi. Hatta yemeğimizi bitirince bizi ertesi günelerde ne zaman müsaitsek havuzlarını kullanmak için davet etti. Malesef günümüz yoktu ama hizmet ve kalite çok hoşumuza gitti.

Son günümüzde ise Ahangama’dan yarım saat uzaklıkta bulunan (Suresh’in tuk tuk’u ile gittik) ve tarihi bir liman kenti olan Galle’ye gittik. Buranın en önemli özelliği ise UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan Galle Fort’u. Çünkü bu kale, 16. yüzyılda Portekizliler tarafından inşa edilip Hollandalılar tarafından genişletilmiş ve bugün hala o korunan kolonyal mimarisi, dar sokakları ve deniz manzarasıyla gezmekten çok keyif alınan bir yer olarak duruyor.
Epey gezdikten sonra The Bungalow Galle Fort isimli bir otelin çok güzel avlusunda bulunan restoranında mola verdik.
Ordan sonra biraz daha gezip AQUA Forno isimli italyan restoranında focaccia ve dondurmamızı yedik.
Dönerken yol üstünde Suresh’in bizi bedavaya soktuğu Dalawella Beach’te denizde yüzen kocaman deniz kaplumbağlarını gördük.
Ardından da Kabalana sahilimize varıp akşam denizimizin keyfini çıkardık.

Ondan sonraki gün de dönüş günümüzdü. Sabah 6’da kalktık sahile gittik ve son bir kez denize girdik. Üstüne Sisters Kabalana’da bir güzel kahvaltımızı yapıp 9:30 gibi öyle yola çıktık.
Colombo havaalanına gitmemiz yaklaşık 2buçuk saatimizi aldı, düz otoyoldan gittiği için çok rahat geçiyor o yolculuk. Siz de ona göre planlayabilirsiniz.

Tek negatif deneyimimiz: Maalesef arkadaşım rahatsızlandı ve Kurulu Bay’in ertesi günü tüm gün yatmak zorunda kaldı. Yoksa o güne Marissa’ya gitmeyi planlıyorduk.
Ama işte seyahatlerde bazen böyle şeyler yaşanabiliyor. Muhtemelen kendisini güneş çarptı, susuz kaldı ve yemekler biraz ağır geldi.
Ben çok su içen biri olarak o açıdan yırttım, bir de probiyotik götürmüştüm, sanırım o da yardımcı oldu.
Ama bu tip durumlarda üzülen biri olmuyorum ve bunun aslında bir işaret olduğuna inanıyorum. Öncelikle bu çok doğal ve herkesin başına gelebilecek bir durum. Sri Lanka yolculuğumuz her gün o kadar hareketli, yolculuklu ve yorucuydu ki, sanırız hayat bir yerden “durun” dedi.
Durduk.
Eczaneye gittik ilaçlar aldık. Ben de o günümü bol köpek severek, kitap okuyarak, sahilde dinlenerek geçirdim. Sörf yapmak istemiştim ama arkadaşım olmadan gönlüm el vermedi. Bir dahaki sefere dedik.
Neyse ki ertesi günü çok daha iyiydi ve Galle’ye gittik.


Sormak istediğiniz soru olursa iletişim kısmından bize ulaşın olur mu, orayı kullanalım.
Sanırım tüm notlarımı da derledim, arada unuttuğum bir şey var mı emin değilim ama yardımcı olabilecek her şeyi paylaştım sanırım.
Aşağıda da programımızın özetini çıkardım.

Okuduğunuz için teşekkür ederim/ederiz. <3

10 Günlük Sri Lanka Programı

  1. Gün: Colombo’ya varış. Sofia Colombo City Hotel’e check in. Akşam yemeği için GINI Colombo. Üzerine Dutch Hospital.

  2. Gün: Gangaramaya Tapınağı ziyareti. Kandy’e doğru yola çıkış. Varmadan Royal Botanic Gardens Peradeniya ziyareti. Otel check in - The Hills By First Team. Nirwaan Re-Treat Ayurvedic Spa’da masaj. Hideout Lounge’da akşam yemeği.

  3. Gün: Sabah Bahirawakanda Tapınağını ziyaret. Öğle yemeği Rithu restoran. Üstüne Sigiriya Turu > Golden Temple of Dambula, Sigiriya Rock etrafında yürüyüş (içine girmeden) ve Pidurangala Rock’a tırmanış. Akşam yemeği Hideout lounge.

  4. Gün: Sri Dalada Maligawa tapınağı ziyareti. Üzerine Ambuluwuwa Kulesine çıkış.
    2 saat oldukça dolambaçlı araba yolculuğu üzerine Nuwara Eliya’ya varış.

  5. Gün: Pedro çay fabrikasını ziyaret. Ella’ya tren yolculuğu. Akşamüstü Ella’ya varış. Ella Inn Hotel check in ve Ella Chill Cafe akşam yemeği.

  6. Gün: Sabah kahvaltı sonrası Little Adam’s Peak yürüyüşü. Nine Arches Bridge Viewpoint ziyareti. Öğlen Udawalawe Safari için yola çıkış. Öğleden sonra 4 saat boyunca safari. Akşamına Ahangama’ya varış.

  7. Gün: Sabah Sisters Kabalana’da kahvaltı, üzerine Kabalana sahilinde deniz keyfi. Akşamında Kurulu Bay’de masaj ve akşam yemeği.

  8. Gün: Sakin gün. Arkadaşımın hasta olduğu gün. Bol kitap okumalı, dinlenmeli, köpek sevmeli ve denize girmeli gün. Arkadaşım yatakta yatarken ona ilaçları ile ahlele ahlelas videosu çekmem asdasd.

  9. Gün: Galle günü. Akşam denize girmece ve Trax Ahangama’da akşam yemeği.

  10. Gün: Son bir sabah denizi, üzerine kahvaltı ve yola çıkış.